Midjourney kullanıcılarının en çok “prompt” girdiği 200 fotoğrafçı açıklandı — listenin zirvesinde hâlâ aktif olan dünyaca ünlü bir isim var: Annie Leibovitz.
Araştırma, Kapwing tarafından PetaPixel için yürütüldü. Kapwing ekibi, Midjourney’nin popüler tarzları derleyen Midlibrary veritabanını inceledi ve Discord üzerindeki “Ansel Adams” gibi isimlerin geçtiği prompt sayılarını analiz etti. Veriler 19 Ekim itibarıyla güncel.
Midjourney’de kullanıcılar bir yapay zekâ görseli oluştururken “Leonardo Da Vinci’nin tarzında…” gibi promptlar yazarak istedikleri sanatçının stilini taklit edebiliyor. Ancak bu uygulama hâlâ büyük tartışmalara yol açıyor.
“Sanatçıların tarzlarının yapay zekâ tarafından kullanılmasına dair tartışmalar duygusal, karmaşık ve hâlâ çözümsüz,” diye belirtiyor Kapwing.
🎞️ Midjourney’de En Çok Promptlanan 10 Fotoğrafçı
🥇 1. Annie Leibovitz – 46.791 prompt
Dünyada sokaktaki insanın bile adını bildiği tek fotoğrafçı desek yanlış olmaz.
1970’lerde Rolling Stone için müzik yıldızlarını fotoğraflayarak kariyerine başlayan Leibovitz, John Lennon ve Yoko Ono’yu Lennon’ın ölümünden saatler önce fotoğraflamıştı.
Bugün hâlâ Vanity Fair ve Vogue gibi dergilerde çalışan Amerikalı fotoğrafçı, hâlâ “dünyanın en etkili portre fotoğrafçısı” olarak görülüyor.
🖼️ Görsel: Midjourney tarafından “An aging actress, by Annie Leibovitz” tarzında üretilmiş portre.


🥈 2. Helmut Newton – 30.520 prompt
The New York Times’ın “en çok taklit edilen fotoğrafçı” dediği Newton, bu unvanı yapay zekâda da koruyor.
Provokatif siyah-beyaz moda ve nü fotoğraflarıyla tanınan Alman-Avustralyalı fotoğrafçı, Vogue ve Harper’s Bazaar sayfalarını yıllarca domine etti.
🖼️ Görsel: “Black and white fashion portrait by Helmut Newton” tarzında Midjourney üretimi.


🥉 3. Sandy Skoglund – 29.908 prompt
Amerikalı kavramsal sanatçı Skoglund, renkli ve sürreal sahneleriyle tanınıyor.
Midjourney’deki temsili, onun fantastik dünyasını yeniden yaratıyor: renk patlamaları, tek tonlu odalar, dev objeler…
🖼️ Görsel: “Yellow lizards in yellow room, by Sandy Skoglund” – Midjourney.

4️⃣ Nan Goldin – 25.486 prompt
80’lerde New York’un LGBT+ topluluğunu belgeleyen samimi ve duygusal çalışmalarıyla tanınan Goldin’in tarzı, yapay zekâda melankolik ve gerçekçi bir dokuya dönüştürülmüş.
🖼️ Görsel: Loş barlarda çekilmiş portre kolajı – Midjourney.

5️⃣ Gregory Crewdson – 19.943 prompt
Fotoğraflarında Amerikan banliyösünü film sahnesi gibi işleyen Crewdson, David Lynch’in görsel kuzeni olarak anılıyor.
Yapay zekâda da bu atmosfer sürüyor: ıslak asfaltlar, gece ışıkları, gizemli karakterler.
🖼️ Görsel: Crewdson tarzı gece mahalleleri – Midjourney.

6️⃣ Petra Collins – 18.681 prompt
2010’larda yükselen “feminen bakış” akımının temsilcisi. Duygusal, rüya gibi sahneleriyle genç kuşağın estetiğini tanımladı.
Hatta geçtiğimiz günlerde Selena Gomez bile düğün fotoğraflarını “Petra Collins tarzında” istemişti.
🖼️ Görsel: Yumuşak ışıklı kadın portreleri – Midjourney.

7️⃣ Elsa Bleda – 16.997 prompt
Neon tonlar, sisli caddeler ve sinematik şehir manzaraları…
Türkiye doğumlu Güney Afrikalı sanatçı Bleda’nın estetiği, Midjourney kullanıcılarının favorisi.
🖼️ Görsel: Neon ışıklı gece şehirleri – Midjourney.

8️⃣ Ansel Adams – 16.600 prompt
Amerikan Batısı’nı ölümsüzleştiren siyah-beyaz manzara ustası Adams, hâlâ doğa temalı promptlarda başrol.
🖼️ Görsel: Dağlar, nehirler ve dramatik gökyüzü – Midjourney.

9️⃣ Man Ray – 14.792 prompt
1920’lerin Paris’inde Sürrealizm akımının öncülerinden olan Man Ray, hem ressam hem fotoğrafçıydı.
Yapay zekâda onun soyut ve deneysel tarzı yeniden canlandırılıyor.
🖼️ Görsel: Geometrik ışık oyunlarıyla kadın portreleri – Midjourney.

🔟 Richard Avedon – 14.681 prompt
Yüksek kontrastlı, beyaz fonlu portreleriyle moda dünyasında ikon.
Midjourney kullanıcıları da o keskin, sade ama güçlü tarzı sık sık kullanıyor.
🖼️ Görsel: Minimal portre kompozisyonları – Midjourney.

🧠 Sonuç (Genişletilmiş Versiyon)
Bu araştırma, yalnızca Midjourney kullanıcılarının hangi isimleri yazdığını değil, yapay zekânın fotoğraf dünyasında nasıl bir “estetik belleğe” sahip olmaya başladığını da gösteriyor.
Bir zamanlar sadece dergi kapaklarında gördüğümüz o imzalar — Leibovitz, Newton, Crewdson — artık kod satırlarının, algoritmaların ve yapay zekâ sunucularının içinde yaşıyor.
AI platformlarının yükselişiyle birlikte, “inspirasyon” ve “intihal” arasındaki çizgi hiç olmadığı kadar bulanık.
Bir kullanıcı, “Annie Leibovitz tarzında ışık” yazdığında, o tarzı tanımlayan unsurlar — ışığın yüzü nasıl sardığı, kontrastın hangi duyguyu verdiği, modelin o anki jesti — artık sayısal bir karşılığa dönüşüyor.
Bu, bir yandan fotoğraf tarihine dijital bir arşiv kazandırıyor; öte yandan, sanatçının yıllarca oluşturduğu görsel DNA’nın saniyeler içinde yeniden üretilebilmesini sağlıyor.
Yani Midjourney listesi, aslında bir popülerlik sıralamasından çok daha fazlası.
Bu, fotoğrafın yapay zekâ çağındaki yeni ekol haritası.
Her prompt, geçmişte bir fotoğrafçının ruhuna, tarzına, felsefesine açılan küçük bir kapı gibi çalışıyor.
Kimi kullanıcılar Leibovitz’in sinematik portrelerine öykünürken, kimileri Newton’un sert ışık estetiğini yeniden deniyor.
Bazılarıysa Nan Goldin gibi kişisel, kırılgan bir dünyanın izlerini modern bir lensle arıyor.
Elbette bu durum, telif ve etik tartışmalarını da büyütüyor.
Bir sanatçının tarzı, eserlerinin dışında da korunmalı mı?
Yapay zekâ, bir sanatçının üslubunu “öğrenip” onu sonsuz varyasyonla üretmeye başladığında, o üslubun sahibi kim sayılmalı?
Bu soruların henüz yasal ya da ahlaki bir cevabı yok.
Ancak kesin olan şu: yapay zekâ sanat üretiminde “fotoğrafçının gözü”nü, bir algoritmanın bileşeni haline getiriyor.
Belki de bu tablo, geleceğin sanat okullarında anlatılacak bir dönemin başlangıcı.
Bir zamanlar öğrenciler karanlık odada baskı yaparken, şimdi “/imagine” komutuyla kendi Leibovitz dönemlerini yaşıyorlar.
Yapay zekâ sanatının temelinde hâlâ insana ait bir şey var: bakışın niyeti.
Bir kareyi yaratma isteği, anlam yükleme tutkusu ve o anın duygusunu yakalama arzusu…
Bu da gösteriyor ki, ister Midjourney olsun ister kameranın vizörü, fotoğraf hâlâ bir seçim sanatıdır.
Midjourney’in verileri belki gelecekte değişecek, yeni isimler eklenecek, farklı kültürlerden yeni estetikler yükselecek.
Ama bugünün listesi, fotoğraf tarihine not düşülmüş gibi:
1970’lerin stüdyolarından, 2020’lerin GPU’larına uzanan bir yolculuk.
Ve bu yolculuğun en ilginç kısmı, yapay zekânın sadece görselleri değil, sanatın hafızasını da yeniden üretmeye başlaması.
📸 Son söz:
Yapay zekâ bir fotoğrafçıyı kopyalayabilir ama hissettiği şeyi tam olarak bilemez.
Belki de fotoğrafı hâlâ büyüleyici kılan şey, o insan dokusunun eksikliğidir.